Fakat on haftadır yazmaya çalıştığımız Ünye sancak beyliği sarayı yani Süleyman Paşa sarayı ve Haznedar ailesi,ile ilgili yeni gelişmeler oldu..Bunları da sıcağı sıcağına aktarayım dedim. Çünkü Tiryaki Hasan Paşa da dört beş hafta devam edecek. Meydandaki mezarı restore ettiler. Şu anda kitabesi yazılmadı. Ne yazacaklarına henüz bilmiyorlar.
Son sancak beyi Nuri Paşa
Ve şair oğlu Mazhar Bey
Trabzon’un fethinden sonra yapılan idari yapılanmada Canik sancağına bağlı bir kaza olarak görünen Ünye, 1864 yılından 1868 yılına kadar Sancak Beyliği oldu. Bu, bugünkü vilayete eş değer de bir idari sistemdi. Kendisine bağlı kazaları vardı. Bunlar Fatsa Niksar Erbaa Bolaman ve Karakuş (Akkuş)
Bu düzenleme 1868 yılında değişmiş ve Ünye Canik Sancağına bağlanmıştır.
Bu yapılanmada Ünye Sancak Beyliği’ne sarayı yaptıran Haznedarzade Süleyman Paşanın torunu Mehmet Nurettin (Nuri Paşa) getirilmiştir. Nuri Paşa Ünye’nin ilk ve son Sancak Beyidir.
Sancak, Osmanlı taşra teşkilatında kazaların birleşmesiyle oluşan eden ve Sancak beyi denilen görevli tarafından yönetilen idarî birimin adıdır. Ayrıca bunlar, idareleri altındaki hem idarî, hem askerî, hem de asayiş islerinden sorumlu idiler.
Taşra Teşkilatı, küçükten büyüğe; köy (karye), nahiye, kaza, sancak (liva) ve eyaletlerden oluşmakta idi. Nahiyelerin köylerle birleşmesinden kazalar, kazaların birleşmesinden sancaklar, sancakların birleşmesi ile de eyaletler ortaya çıkmıştı.
Sancak, liva olarak da isimlendirilirdi. Sancakların başında “sancak beyi” yani “mutasarrıf” bulunurdu.
Ünye tekrar kaza olarak Canik sancağına bağlanınca sancak beyliği makamı kaldırıldı ve Nuri Paşa tarihe ilk ve son Sancak Beyi olarak geçti. Ünye’de yaşadı ve orada vefat etti. Çamurlu Mahallesi Tepe mevkiinde aile kabristanlığına defnedildi. Mezarı zamanla kayboldu. Oğlu Şair Mazhar Bey’in bugün hayatta olan ve aynı adı taşıyan torunu Ordu eski milletvekili Mazhar Haznedar, yine torunlarından Hilkat Haznedar Gürsoy’un ve Ayşe Hazneder Yalının da ifadelerine göre mezarlıktaki yer darlığından üzerlerine torunları defnedildi.
Bir kayıp mezar da Nuri Paşa’nın oğlu Şair Mazhar Bey’in mezarıdır. Mazhar Bey Ünye’de dünyaya gelmiş Ünye’de yaşamış ve Ünye’de vefat etmiş bir divan edebiyatı şairidir. Geçen bölümlerimizde bu konuda yeterli bilgi verdik. Mazhar Beyin iki kızı olmuştur. Rüveyde Hanım ve Zahiye Hanım.. Ordu eski milletvekili Mazhar Haznedar Bolaman’a gelin giden Rüveyda Hanım’ın oğludur. Rüveyde Hanımın mezarı tepe mezarlığındadır. Kardeşi Zahiye Hanımla yan yana yatmaktadır.
Daha önce de yazdığım gibi bu Ünye için önemli iki kişinin mezarlarının kayıp olması Ünye tarihi açısından bir noksanlıktır.
Son Sancak Beyi ve
Şair oğlu Mazhar Bey’e
Mezat Taşı
Ünye’de görüştüğüm, paşanın torunlarından Prof. Dr. Ayşe Yalın Haznedar’da bu noksanlığı benimle paylaşarak en kısa zamanda tam yeri belli olmasa bile aile kabristanlığına “Son sancak Beyi Nuri Paşa” ve “Şair Mazhar Bey’”e ait iki kitabenin dikileceği müjdesini verdi. “Ünye Tarih Araştırmaları Grubu” adına Ayşe hanıma teşekkür ederim. Guruptaki değerli arkadaşlarım Ahmet Kabayel ve Ahmet Derya Varilci bu konuyla ilgilenecekler.
Son sancak beyinin Ünye’de yaşayan son erkek torunu Sait Haznedar’la da görüşme imkanı buldum. Sait Haznedar da bazı yeni bilgilerle bana yardımcı oldu.
Kız torun Ayşe Hanım; Prof. Dr. Ayşe Haznedar Yalın ise beni yeni restore ettirdiği ve Haznedar Çocuk Bakım Evi olarak hizmete açtığı baba evinde kabul etti. Eşi Berkay Bey’de arada katıldı bize. Çocukluk ve gençlik yıllarımızda çok merak ettiğimiz bu evi, Ayşe Hanım gezdirdi, tek tek odaları gösterdi ve anılarını anlattı. Ev çok güzel restore edilmiş, her şey olduğu gibi korunmuştu. Alt kata babası Hamit Haznedar adına bir kütüphane yaptırmıştı Ayşe Hanım. Bu eve daha detaylı olarak tekrar başka bir sayıda döneceğiz.
Gelince asıl anlatmak istediğime..
Ailenin kalbi Çarşamba’dadır.
Ailenin ataları sayılan Canikli oğullarının mezarları Ünye’nin Eskikızılcakese köyündedir. Haznedarlar anne tarafından Ünyelidir. Bana tarafından ise Ortaasyadan gelerek Gürcistana yerleşen Oğuzların Tavat Oymağındandır. Bazı tarihçiler Haznedarlar için Gürcü asıllı derler. Oysa aileden o yıllarda kimse Gürcüce bilmemektedir. İsimleri Türk isimleri olup çocuklarına da Türk isimleri koymuşlardır. Gürcü kızı almamışlardır. Ailede bir tek şair Fitnat hanımın annesi Sancan Hanım Çerkez asıllıdır. Büyük baba Behram Bey Trabzon Valisi Ünyeli (Canikli) Süleyman Beye Haznedar olur ve kızı ile evlenir.. Behram Bey ve eşinin mezarı Aybastı’dadır.
Behram beyin çocuklarına bu nedenle Hazinedarzade denir, yani Haznedaroğlu.. Soyadı kanunu ile zade, ağa, şeyh gibi ünvanlar yasaklanınca ailenin adi Haznedar olarak kalır.
Ailenin kalbi ve Haznedarzade Süleyman Paşa ile diğer aile efradı, eşi çocukları ve daha kimler olduklarını bilemediğim bir sürü insanın mezarı Çarşambadadır. Rıdvan Bey camisinin avlusunda geniş bir mezarlıkta yatmaktadırlar.
Mezarlık adeta Canik sancağının ve Ünye’nin bir arşivi ve müzesi gibidir. Mezarlar ve mezartaşları çok bakımsız ve acı vericidir. Cam fanuslar içine korunması gereken bu taşlar ve mezarlar perişan haldedir. Mezarların üzerinden çirkin bir mermer merdiven geçirilmiştir. Osmanlının ikiyüz yıl önce yaptığı muhteşem mezartaşları ve mezarlar ilgisizlik ve kadirbilmezliğimizi göstermektedir.
1818 yılında tayin edildiği Alaiye sancağına giderken Ünye’deki konağında bir müddet kalan ve sonra Çarşamba’ya getirilip burada vefat eden Haznedarzade Süleyman Paşa
Yeşilırmağın kenarında bu ırmakta boğulan bir kız adına yaptırılan, daha sonra kendisinin büyüttüğü Rıdvan Bey Camisinin avlusundaki muhteşem mezarında evlad_u ayali ( çocukları ve aile bireyleri) ile yatmaktadır.
Son anda İstanbul’dan telefon eden Mustafa Haznedar, Süleyman Paşanın oğullarından Ahmet Paşa’nın soyundan geldiğini Şair Fitnat Hanım’ın akrabası olduğunu elinde bulunan bazı bilgileri vereceğini söyledi, teşekkür ederim.